تبحث هذه الدراسة في نشـأة وتطور الرواية والكتابة ذات الصبغة التاريخية في منطقة فلسطين، لا سيما خلال القرون الخمسة الهجرية الأولى، وتحاول سبر أغوار هذه المنطقة في تلك الفترة، حيث تعتبر مسألة بداية الكتابة التاريخية في بلاد الشام عموماً وفلسطين خصوصاً قضيةً متشابكةً بالرغم من الازدهار الذي عايشته المنطقة في أواسط العهد الراشدي وخلال العصر الأموي بشكل خاص، ذلك أن بداية التصنيف التاريخي المعروف حتى الآن في العالم الإسلامي كان متزامناً مع تراجع منطقة بلاد الشام عن موقع القيادة السياسية لصالح العراق في العصر العباسي الأول.
بعد فترة من الإهمال بسبب ظروف سياسية، عادت بلاد الشام لتظهر مجددًا وتبادر في تكوين مدرستها التاريخية، ومن الأرجح أن ذلك كان خلال القرن الرابع الهجري. وقد اعتمد هذا الظهور الجديد على تراث غني من الروايات والمناهج التي تأسست في مراحل سابقة. ومن ثم، أصبحت المدرسة التاريخية الشامية واحدة من أهم المدارس وأكثرها تميزًا إلى جانب المدرستين العراقية والحجازية.
وقد أدّت فلسطين، على وجه الخصوص، دورًا محوريًا في هذا التطور. حيث لم يكن الاهتمام المبكر ببلاد الشام يرجع إلى قيمتها الاقتصادية والجيوسياسية فحسب، بل إلى مكانتها الدينية في الإسلام أيضًا، كما كانت لها في المسيحية من قبل. وكان اهتمام المسلمين بالقدس قد بدأ منذ عهد النبي محمد صلى الله عليه وسلم، الذي أنشأ علاقة خاصة مع المدينة عبر الصلاة باتجاه بيت المقدس، وزيارتها في رحلة الإسراء والمعراج. وكان النبي صلى الله عليه وسلم أول من لفت انتباه المسلمين إلى هذه الأرض، بل وخطّط لفتحها، وهو ما تحقق في عهد الخليفة الراشد الثاني عمر بن الخطاب رضي الله عنه. وأدى ذلك إلى جعل القدس وفلسطين من أهم المناطق في التاريخ الإسلامي المبكر، مما أسفر عن ظهور روايات تاريخية عديدة تُبرز فضائل هذه المنطقة.
ويُشير هذا إلى أن عملية التدوين التاريخي في فلسطين قد بدأت في صدر الدولة الإسلامية، حيث لعب الصحابة من أهلها دورًا بارزًا في هذه العملية ، مثل تميم الداري رضي الله عنه. كما أسهم في ذلك عدد من الصحابة الذين هاجروا إلى فلسطين أو زاروها أو عاشوا فيها. وكان الحديث النبوي الشريفمن أوائل مظاهر التدوين التاريخي في فلسطين. ومن أبرز الشخصيات التي لا بد من ذكرها في هذا السياق هو الإمام ابن شهاب الزهري، الذي هاجر إلى فلسطين واستقر فيها، وبدأ بنشر روايات الحديث من فلسطين وتعليم طلابه منهجية الرواية. لذا، يمكن القول إن الزهري كان له دور جوهري في تأسيس مدرسةٍ للرواية في فلسطين، وقد يكون أحد الأعمدة الأساسية لقيام مدرسة فلسطينية في التدوين التاريخي.
أما المظهر الثاني من مظاهر التدوين التاريخي في فلسطين، فهو كتب الفضائل، أي الروايات التي تُبرز الجوانب الدينية والروحية للقدس وسائر المدن الفلسطينية. ولم تكن فلسطين أولى المناطق التي تم تسليط الضوء على فضائلها، فقد بدأت كتب الفضائل في التاريخ الإسلامي في الظهور منذ القرن الأول الهجري، ومن أوائلها كتاب «فضائل مكة» للحسن البصري. ومنذ ذلك الحين، ظهرت العديد من الكتب التي تناولت فضائل القدس والمدن الفلسطينية، ومن أوائلها كتاب «فضائل بيت المقدس» للوليد بن حماد الرَّملي، الذي كُتب في القرن الثالث الهجري. ومن اللافت للنظر أن هذه الكتب سَبَقت الحملات الصليبية، مما يدل على أن هذا النوع من التدوين لم يكن نتيجة للحروب الصليبية كما قد يزعم البعض.
وأما المظهر الثالث من مظاهر التدوين التاريخي في فلسطين، فيتجلى في كتب التاريخ العام التي وثّقت الأحداث الكبرى مثل الفتوحات والمعارك. وتعود هذه الكتب إلى فترة مبكرة تصل إلى القرن الثاني الهجري، ومن أقدمها كتاب «فتوح بيت المقدس» لأبي حذيفة البخاري. كما ألّف المدائني البصري كتابَي «فتح عسقلان» و«فتح غزة» في الحقبة نفسها.
وبالنظر إلى هذه الحقائق مجتمعة، يمكن القول بوجود مبررات قوية للاعتقاد بأن مدرسة فلسطينية للتدوين والرواية التاريخية قد بدأت بالتشكل خلال القرون الخمسة الأولى من التقويم الهجري. وقد ظهرت هذه المدرسة منذ بدايات التاريخ الإسلامي، مع تركيز خاص على الجوانب الدينية التي تُجسد الطابع المميز للقدس. وهذا ما يفسر سبب بدء هذه الروايات بالأحاديث النبوية، واهتمامَها بفضائل القدس وفلسطين، إلى جانب الروايات العامة حول الفتوحات والمعارك. ويظهر من خلال ذلك أن اهتمام المسلمين بفلسطين بدأ مبكرًا جدًا في التاريخ الإسلامي، الأمر الذي يؤكد أن هذا الاهتمام لم يكن نتيجة للحملات الصليبية أو أي نزاعات سياسية لاحقة حول هذه المنطقة.
هذا البحث خالٍ من أية مسائل أخلاقية
أتقدم بالشكر الجزيل للأخ أ.د. فؤاد الدويكات لما قدمه لي من مساعدة واستشارات وملحوظات قيمة خلال إعداد هذا البحث.
Bu Makale, Hicri ilk beş asırda Filistin bölgesinde tarih yazımının başlangıcını ve gelişimini incelemektedir. Bu dönemde, özellikle Hulefâ-yi Râşidîn dönemi ortalarında ve Emevi döneminde, bölge kalkınma ve refah yaşamış olmasına rağmen, genel olarak Biladü'ş-Şam bölgesinde ve özel olarak da Filistin'de tarih yazımının başlangıcı karmaşık bir konu olarak kabul edilmektedir. Bu karmaşıklığın sebebi, İslam dünyasında bilinen tarih sınıflandırmasının başlangıcının, Abbasi döneminde Biladü'ş-Şam bölgesinin siyasi liderlikten Irak lehine geri çekilmesiyle aynı zamana denk gelmesidir. Siyasi nedenlerle yaşanan bir ihmal sürecinin ardından, Tarihi Suriye yeniden öne çıkmış ve Hicri dördüncü yüzyılda kendi tarih yazımı ekolü oluşturma girişiminde bulunmuştur. Bu yeniden doğuş, daha önce oluşmuş zengin bir rivayet ve metodolojik miras üzerine inşa edilmiştir. Böylece Şam tarih yazımı ekolü, Irak ve Hicaz ekolleriyle birlikte en önemli ve özgün ekollerden biri hâline gelmiştir. Bu gelişim sürecinde Filistin’in rolü ise son derece büyüktür. Şam bölgesine yönelik erken dönem ilgisi sadece ekonomik ve jeopolitik nedenlere değil, aynı zamanda İslam’daki dini önemine dayanıyordu; tıpkı İslam’dan önce Hristiyanlık açısından da önemli olduğu gibi. Müslümanların Kudüs’e olan ilgisi, Hz. Muhammed döneminden itibaren başlamıştı. Peygamber Efendimiz, namaz ve mucizevi İsrâ ve Mi’râc yolculuğuyla Kudüs ile özel bir bağ kurmuştur. Müslümanların dikkatini bu bölgeye ilk çeken kişi yine Peygamber Efendimiz olmuş, bölgenin fethini de planlamış ve bu fetih Hz. Ömer bin Hattab tarafından gerçekleştirilmiştir. Böylece Kudüs ve Filistin, İslam tarihinin en erken dönemlerinden itibaren Müslüman tarih yazımında merkezi bir konuma gelmiştir ve bu durum bölgeye yönelik çok sayıda tarihi rivayetin oluşmasına yol açmıştır. Bu bilgiler, Filistin’deki tarih yazım sürecinin İslam tarihin ilk dönemlerinde başladığını göstermektedir. Filistinli sahabiler, özellikle de Temîm ed-Dârî, bu süreçte önemli roller üstlenmişlerdir. Ayrıca, Filistin’e hicret eden, orada yaşayan veya ziyaret eden birçok sahabe de bu sürece katkıda bulunmuştur. Bu çerçevede, Filistin’deki ilk tarih rivayeti örneği Hz. Peygamber’in hadisleri olmuştur. Bu bağlamda adı mutlaka anılması gereken önemli bir şahsiyet İbn Şihâb ez-Zührî’dir. Ez-Zührî, Filistin’e göç ederek orada yerleşmiş ve hadis rivayetlerini Filistin’den yaymaya başlamış, rivayet yöntemlerini öğrencilerine öğretmiştir. Bu nedenle Ez-Zührî, Filistin’de bir rivayet ekolün oluşumunda temel bir şahsiyet olarak kabul edilebilir.
Filistin’de tarih yazımının ikinci yansıması, fazilet kitapları (Fazâil) olarak bilinen eserlerdir. Bu eserler, Kudüs ve diğer Filistin şehirlerinin dini üstünlüklerine dair rivayetleri içermekteydi. Bu tür eserlerin ortaya çıkışı, yalnızca Filistin’e özgü değildi; İslam tarihinin ilk yüzyılından itibaren Mekke’nin faziletleri hakkında Hasan el-Basrî’nin kaleme aldığı "Mekke’nin Faziletleri" adlı eser örneğinde olduğu gibi, fazilet kitapları ortaya çıkmıştı. O zamandan itibaren Kudüs ve Filistin şehirleri hakkında da birçok eser yazılmıştır. Bunlardan en erken tarihli olanı, üçüncü Hicri yüzyılda kaleme alınan İbn Hammad er-Ramli’nin "Kudüs’ün Faziletleri" adlı eseridir. Bu kaynakların, Haçlı Seferleri’nden önce kaleme alınmış olması, bu tür rivayetlerin Haçlı Seferleri’ne tepki olarak ortaya çıkmadığını açıkça göstermektedir. Filistin’deki tarih yazımının üçüncü görünümü ise fetihler ve savaşlar gibi büyük olayları belgeleyen genel tarih kitaplarıyla olmuştur. Bu tür eserlere dair en erken örnek, ikinci Hicri yüzyıla tarihlenen Ebû Huzeyfe el-Buhârî’nin "Kudüs’ün Fethi" adlı eseridir. Bunun yanı sıra, el-Medâinî el-Basrî de aynı dönemde "Askalân’ın Fethi" ve "Gazze’nin Fethi" isimli eserleri kaleme almıştır. Tüm bu veriler göz önünde bulundurulduğunda, Filistin’in Hicri takvimin ilk beş asrında kendine özgü bir tarih yazımı ekolün oluşum sürecine girdiğini ileri sürmek mümkündür. Bu eköl, İslam tarihinin erken evrelerinde ortaya çıkmış ve Kudüs’ün dini kimliğine odaklanarak özgün bir yön kazanmıştır. Bu nedenle, bu ekölün rivayetleri Hz. Muhammed’in hadisleriyle başlamış, Kudüs ve Filistin’in faziletleri üzerinde yoğunlaşmış ve fetihler ile savaşlara dair genel rivayetlerle devam etmiştir. Müslümanların Filistin’e ilgisinin İslam tarihinin en erken dönemlerinden itibaren mevcut olduğu bu şekilde açıkça anlaşılmaktadır; bu ilginin Haçlı Seferleri ya da bölge üzerindeki siyasi ihtilaflardan kaynaklanmadığı da kesinlik kazanmaktadır.
Bu makale, tanımlanabilir herhangi bir etik kaygı taşımamaktadır.
Bu makalenin hazırlanması sırasında bana sunduğu yardım, danışmanlık ve değerli öneriler için Prof. Dr. Fuad Al-Duwaikat'a en içten teşekkürlerimi sunarım.
This article investigates the beginnings and development of historical writing in Palestine during the first five centuries of the Hijri calendar. It explores the complexities of this period, focusing on the emergence of historical writing in the Greater Syria region, particularly Palestine. Despite the region's prosperity during the mid-Rashidun period and the Umayyad era, the onset of known historical classification in the Islamic world coincided with the decline of Syria’s political leadership in favor of Iraq during the early Abbasid period. After a period of neglect due to political reasons, Historical Syria re-emerged and took the initiative in forming its own historical school, possibly during the fourth century of the Hijri calendar. This re-emergence was based on a rich heritage of narrations and methodologies formed earlier. Consequently, the Syrian school of historical studies became one of the most important and unique alongside the Iraqi and Hijazi schools. Palestine, in particular, played a significant role in this development. The early interest in Syria was not only due to its economic and geopolitical value but also its religious status in Islam, as it was in Christianity before Islam. Muslims were interested in Jerusalem as early as the time of the Prophet Muhammad, who formed a unique relationship with the city through prayer and even a physical visit during the miraculous Night Journey. The Prophet Muhammad was the first to draw Muslims' attention to that land, and he played a crucial role in planning its capture, fulfilled by the second Muslim caliph Omar ibn al-Khattab. This made Jerusalem and Palestine among the most important regions in Muslim history from an early stage, resulting in numerous historical narrations focusing on the region's virtues. This suggests that the historical narration process in Palestine began as early as the first Muslim state. Palestinian companions of the Prophet Muhammad, such as Tamim al-Dari, played a significant role in this process. Additionally, many other companions of the Prophet Muhammad who migrated, lived, or visited Palestine added to this value. Thus, the hadith of the Prophet Muhammad was the first manifestation of historical narration in Palestine. One of the most important persons whose name must be mentioned in this aspect is Ibn Shihab al-Zuhri. Since he migrated to Palestine and settled there, he started spreading narrations of hadith from Palestine and teaching the methodology of narrations to his students. Therefore, al-Zuhri could have played a crucial role in forming a school of narration in Palestine. He would indeed be one of the main pillars of a Palestinian school of historical narration. The other manifestation of historical narration in Palestine was the books of Fada’il (virtues), i.e., narrations focusing on the religious virtues of Jerusalem and other Palestinian cities. Palestine was not the first location to have its religious importance highlighted. The books of Fada’il in Islamic history emerged as early as the first Hijri century, with al-Hassan al-Basri's "The Virtues of Makkah." Since then, many books focusing on Jerusalem and other Palestinian cities have emerged, with Ibn Hammad al-Ramli’s “The Virtues of Jerusalem” being the earliest mentioned source, written in the third Hijri century. These books preceded the First Crusade, indicating that this type of narration was not a result of the Crusades as some might claim. The third manifestation of historical narration in Palestine is through books of general history documenting major events such as conquests and battles. These books related to Palestine date back as early as the second Hijri century, with Abu Hudhayfah al-Bukhari's “The Conquests of Jerusalem” being the earliest. Additionally, al-Mada’ini al-Basri wrote “The Conquest of Ascalon” and “The Conquest of Gaza” around the same era. Considering all these facts, it is reasonable to argue that a Palestinian school of historical narration and writing began forming during the first five Hijri centuries. This school began to take shape early in Islamic history, with a unique focus on the religious aspects of Jerusalem’s character. This explains why the narrations in this school began with the hadith of the Prophet Muhammad and focused on the virtues of Jerusalem and Palestine, along with general narrations of wars and conquests. The Muslim interest in Palestine began very early in Islamic history, making it clear that it was not influenced by the Crusades or any political conflicts over this region.
This article does not present any identifiable ethical concerns.
I extend my heartfelt gratitude to Prof. Dr. Fuad Al-Duwaikat for the assistance, consultations, and valuable remarks he provided during the preparation of this article.
Primary Language | Arabic |
---|---|
Subjects | History of Islam |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2025 |
Submission Date | January 15, 2025 |
Acceptance Date | June 17, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 12 Issue: 1 |