İnsan, ölüm gerçeğini bilincine sığdıran tek canlıdır. O, aşkın doğasıyla da yaşamı inşa etme gayreti içinde olmuştur. Hayat ve ölüm, son ve sonsuz arasındaki gerilim, onu zorunlu olarak varlık sahasına yöneltir. Önce kendi varlığını sorgulayan insan; bu kadim çıkmazın içinde edebiyat, felsefe, müzik vb. disiplinler aracılığıyla kendini ifade yolu bulur. Söz konusu ifade yollarından biri de tasavvûfî düşünce sistemidir. Kökleri VII-VIII. yy.’a kadar uzanan tasavvuf; varlığın birliği (vahdet-i vücûd) görüşünü merkeze alır. Bu görüş, “Tanrı’dan başka varlık olmadığının bilincine varmak” olarak tanımlanır. Yaratılanlar (nesne, atom, atom altı, özne vb.) yalnız Tanrı’nın bir yansımasıdır. Mevcut düşünce çerçevesinde Annemarie Schimmel’in tabiriyle en ateşli ve lirik dizelerin sahibi, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ile karşılaşılır. Mesnevî-i Ma’nevî adlı eseri başta olmak üzere, Dîvân-ı Kebîr ve diğer eserleriyle birlikte bu ve bunun etrafında şekillenen varoluşsal temayı ele alan mutasavvıf; XIII. yy.’dan günümüz toplumuna ışık tutmaya devam etmektedir. Başta en bilindik eseri olan Mesnevî’si, modern insanın varlık sorgulamasına ve arayışına, giderek artan bir ivmeyle yanıt olmayı sürdürür. Temeldeki bu arayış çerçevesinde -Doğu’nun kadim öğretisinde yer aldığı gibi, Batı dünyasında da- kendisine yer bulan eserleriyle Mevlânâ, ebediyete intikalinin üstünden asırlar geçmesine rağmen, hâlâ farklı kıt’alarda alımlanmaya devam etmektedir. İncelenecek eser bu alımlayışın XXI. yy.’daki örneklerinden biridir.
İnsan, ölüm gerçeğini bilincine sığdıran tek canlıdır. O, aşkın doğasıyla da yaşamı inşa etme gayreti içinde olmuştur. Hayat ve ölüm, son ve sonsuz arasındaki gerilim, onu zorunlu olarak varlık sahasına yöneltir. Önce kendi varlığını sorgulayan insan; bu kadim çıkmazın içinde edebiyat, felsefe, müzik vb. disiplinler aracılığıyla kendini ifade yolu bulur. Söz konusu ifade yollarından biri de tasavvûfî düşünce sistemidir. Kökleri VII-VIII. yy.’a kadar uzanan tasavvuf; varlığın birliği (vahdet-i vücûd) görüşünü merkeze alır. Bu görüş, “Tanrı’dan başka varlık olmadığının bilincine varmak” olarak tanımlanır. Yaratılanlar (nesne, atom, atom altı, özne vb.) yalnız Tanrı’nın bir yansımasıdır. Mevcut düşünce çerçevesinde Annemarie Schimmel’in tabiriyle en ateşli ve lirik dizelerin sahibi, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ile karşılaşılır. Mesnevî-i Ma’nevî adlı eseri başta olmak üzere, Dîvân-ı Kebîr ve diğer eserleriyle birlikte bu ve bunun etrafında şekillenen varoluşsal temayı ele alan mutasavvıf; XIII. yy.’dan günümüz toplumuna ışık tutmaya devam etmektedir. Başta en bilindik eseri olan Mesnevî’si, modern insanın varlık sorgulamasına ve arayışına, giderek artan bir ivmeyle yanıt olmayı sürdürür. Temeldeki bu arayış çerçevesinde -Doğu’nun kadim öğretisinde yer aldığı gibi, Batı dünyasında da- kendisine yer bulan eserleriyle Mevlânâ, ebediyete intikalinin üstünden asırlar geçmesine rağmen, hâlâ farklı kıt’alarda alımlanmaya devam etmektedir. İncelenecek eser bu alımlayışın XXI. yy.’daki örneklerinden biridir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Classical Turkish Literature of Ottoman Field |
Journal Section | Book Reviews |
Authors | |
Early Pub Date | April 18, 2025 |
Publication Date | |
Submission Date | February 1, 2025 |
Acceptance Date | February 11, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Issue: Mevlevilik Geleneği ve Vefatının 475. Yılında Muğlalı İbrahim Şâhidî (1470-1550) Özel Sayısı |
bitig Journal of Faculty of Letters is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-ShareAlike 4.0 International License.