Bu çalışma, evidence teriminin Türkçeye "kanıt" olarak çevrilmesinin tarih öğretimi bağlamında kavramsal sorunlara yol açabileceğini tartışmaktadır. İngilizce'de evidence kelimesi, olayların anlaşılmasına yardımcı olan çeşitli bilgi ve bulguları ifade ederken, Türkçede "kanıt" kelimesi daha dar ve kesin bir anlama sahiptir. Bu anlamsal fark, özellikle tarih öğretiminde kullanılan birincil ve ikincil kaynakların "kanıt" olarak adlandırılmasının, öğrencilerde bu belgelerin bir olayın kesin ispatı olarak algılanmasına yol açabileceğini düşündürmektedir. Tarihsel belgeler, bir olayın kesinliğini ispatlamak amacıyla değil, o olayın anlaşılmasını sağlamak için kullanılan araçlardır. Bu durum, tarih öğretiminde "kanıt" kelimesinin kullanılmasının pedagojik açıdan bir karmaşaya yol açabileceği anlamına gelir. Makalede, bu terminolojik sorunun tarih eğitimi üzerindeki etkileri analiz edilmekte ve "kanıt" yerine "bulgu", "doküman" ya da "veri" gibi terimlerin kullanılmasının daha uygun olabileceği hipotezi öne sürülmektedir. Özellikle tarih derslerinde kullanılan birincil ve ikincil kaynakların, olayları derinlemesine anlamaya yönelik yardımcı materyaller olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Örneğin, bir tarih dersinde kullanılan mektuplar, fotoğraflar ya da gazeteler, olayların detaylarını anlamaya yardımcı olan dokümanlar olarak görülmeli, olayların kesin kanıtı olarak algılanmamalıdır. Bu perspektiften bakıldığında, tarih öğretiminde kullanılan materyallerin "kanıt" değil, bir olayın anlaşılmasına katkıda bulunan kaynaklar olarak değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.Ayrıca, evidence teriminin Türkçede tam olarak karşılığının bulunmaması, tarih öğretiminde yanlış anlamalara yol açabileceği gibi, öğrencilerin tarihsel olayları yanlış yorumlamalarına da neden olabilir. Makale, bu terminolojik sorunu ele alarak, doğru bir çevirinin tarih öğretiminde nasıl daha verimli sonuçlar doğurabileceğini tartışmaktadır.
Evidence-based history teaching evidence proof historical document primary source translation.
Bu çalışma, evidence teriminin Türkçeye "kanıt" olarak çevrilmesinin tarih öğretimi bağlamında kavramsal sorunlara yol açabileceğini tartışmaktadır. İngilizce'de evidence kelimesi, olayların anlaşılmasına yardımcı olan çeşitli bilgi ve bulguları ifade ederken, Türkçede "kanıt" kelimesi daha dar ve kesin bir anlama sahiptir. Bu anlamsal fark, özellikle tarih öğretiminde kullanılan birincil ve ikincil kaynakların "kanıt" olarak adlandırılmasının, öğrencilerde bu belgelerin bir olayın kesin ispatı olarak algılanmasına yol açabileceğini düşündürmektedir. Tarihsel belgeler, bir olayın kesinliğini ispatlamak amacıyla değil, o olayın anlaşılmasını sağlamak için kullanılan araçlardır. Bu durum, tarih öğretiminde "kanıt" kelimesinin kullanılmasının pedagojik açıdan bir karmaşaya yol açabileceği anlamına gelir. Makalede, bu terminolojik sorunun tarih eğitimi üzerindeki etkileri analiz edilmekte ve "kanıt" yerine "bulgu", "doküman" ya da "veri" gibi terimlerin kullanılmasının daha uygun olabileceği hipotezi öne sürülmektedir. Özellikle tarih derslerinde kullanılan birincil ve ikincil kaynakların, olayları derinlemesine anlamaya yönelik yardımcı materyaller olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Örneğin, bir tarih dersinde kullanılan mektuplar, fotoğraflar ya da gazeteler, olayların detaylarını anlamaya yardımcı olan dokümanlar olarak görülmeli, olayların kesin kanıtı olarak algılanmamalıdır. Bu perspektiften bakıldığında, tarih öğretiminde kullanılan materyallerin "kanıt" değil, bir olayın anlaşılmasına katkıda bulunan kaynaklar olarak değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.Ayrıca, evidence teriminin Türkçede tam olarak karşılığının bulunmaması, tarih öğretiminde yanlış anlamalara yol açabileceği gibi, öğrencilerin tarihsel olayları yanlış yorumlamalarına da neden olabilir. Makale, bu terminolojik sorunu ele alarak, doğru bir çevirinin tarih öğretiminde nasıl daha verimli sonuçlar doğurabileceğini tartışmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | History Education |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2025 |
Submission Date | October 18, 2024 |
Acceptance Date | April 25, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Issue: 64 |