XIII. yüzyılın ortalarında Batu ve Subutay komutasındaki Moğol ordularının gerçekleştirdiği fetihler sonucunda Orta Çağ’ın en büyük siyasi oluşumlarından biri olan Altın Orda Devleti kurulmuştur. Bu devlet, İrtiş Nehri’nden Dinyester ve Tuna nehirlerine kadar uzanan geniş bir coğrafyada hüküm sürmüştür. Yeni kurulan devletin yönetimi ve geniş toprakların etkin bir şekilde kontrol edilebilmesi, Moğol öncesi döneme ait yerleşim merkezlerinin geliştirilmesini ve yeni şehirlerin inşa edilmesini gerekli kılmıştır. Moğol liderleri, Altın Orda topraklarının yalnızca göçebe yaşam için değil, aynı zamanda ticaret ve yerleşik hayat için büyük bir potansiyele sahip olduğunu fark etmiştir. Bu doğrultuda, Altın Orda döneminde şehirleşme hanların desteğiyle hız kazanmış; fetihler sırasında zarar gören yerleşim yerleri yeniden inşa edilmiş ve bozkır ile yerleşik bölgelerde yeni şehirler kurulmuştur. XIII. yüzyılın sonlarına doğru Altın Orda’nın merkezi Aşağı İtil bölgesine kaymış ve bu dönemde bozkır alanlarında yoğun bir şehirleşme süreci başlamıştır.
Bu makale, Altın Orda’nın mimari yapılarının farklı kategorilerini incelemektedir. Camiler, minareler, türbeler, hamamlar ve malikâneler gibi yapılar, Altın Orda’nın kent kültürünü ve farklı geleneklerin etkisini yansıtmaktadır. Anadolu Selçuklu mimarisinden etkilenen camiler ve minareler, bölgedeki dini yapıları şekillendirirken türbeler anıtsal mimarinin öne çıkan örneklerini oluşturmaktadır. Hamamlar ve malikâneler ise sivil mimarinin unsurları olarak işlevsellik ve estetiği bir araya getiren özellikleriyle dikkat çekmektedir. Hamamlar, zemin altı inşası, sade dış cepheleri ve zengin iç dekorasyonlarıyla ön plana çıkmış; malikâneler ise sosyal statüyü yansıtan merkezi yapılar ve yardımcı yapılarla Altın Orda’nın düzeninin mekânsal yansımasını sunmuştur. Farklı inşaat gelenekleri ve yenilikçi tasarımların varlığına rağmen Altın Orda genelinde yapıların planlama ilkeleri ortak bir temel üzerine inşa edilmiştir. Bu durum, ayrıntılarda eklektik özellikler barındırsa da bütüncül bir mimari üslubun oluştuğunu göstermektedir.
Moğolların şehirlerini inşa ederken fethettikleri halkların yüzyıllara dayanan deneyiminden yararlandıkları ve onları zorunlu iş gücü olarak kullandıkları bilinmektedir. Yeni şehirler, Harezm, Kafkasya, Kırım, İtil ve Rus knezliklerinden getirilen ustaların emeğiyle inşa edilmiştir. Altın Orda’nın farklı bölgelerindeki şehirler, yapı malzemeleri ve mimari teknikler bakımından çeşitlilik göstermiştir. Bozkır bölgelerinde inşaat, Türkistan geleneğine benzer şekilde kerpiç ve pişmiş tuğla kullanılarak yapılmıştır. Dekorasyonda sırlı fayanslar, sır kaplı maiolikler, mozaikler ve oymalı figürlü tuğlalar yaygın olarak tercih edilmiştir. Dinyester havzası, Kırım ve İtil Bulgarları topraklarında ise anıtsal yapılar taş ile tuğlanın birlikte kullanıldığı bir teknikle inşa edilmiş; mimari dekorasyon ise büyük ölçüde taş işçiliğine dayandırılmıştır. Kuzey Kafkasya’da ise karma inşaat teknikleri uygulanmıştır. Genel ölçekte bakıldığında ise Altın Orda şehirleri, İslam’ın etkisiyle Doğu mimarisinin belirgin karakteristiklerini taşımış ve Müslüman ülkelerin mimari geleneklerini yansıtarak kendine özgü bir şehir görünümü oluşturmuştur.
In the mid-13th century, following the conquests carried out by Mongol armies under the command of Batu and Subutai, the Golden Horde, one of the largest political entities of the Middle Ages, was established. This state ruled over a vast territory stretching from the Irtysh River to the Dniester and Danube rivers. The governance of the newly established state and the effective control of its expansive territories necessitated the development of pre-Mongol settlement centers and the construction of new cities. The Mongol leaders realized that the lands of the Golden Horde had great potential not only for nomadic life but also for trade and a sedentary lifestyle. Accordingly, urbanization accelerated during the Golden Horde period with the support of the khans; settlements damaged during conquests were rebuilt, and new cities were established in both the steppes and settled regions. By the late 13th century, the center of the Golden Horde had shifted to the Lower Volga region, marking the beginning of an intensive urbanization process in the steppe areas.
This article examines the various categories of architectural structures in the Golden Horde. Buildings such as mosques, minarets, mausoleums, baths, and mansions reflect the urban culture of the Golden Horde and the influence of diverse traditions. Mosques and minarets influenced by Anatolian Seljuk architecture shaped the region’s religious structures, while mausoleums represent outstanding examples of monumental architecture. Baths and mansions, on the other hand, stand out as elements of civil architecture that combine functionality and aesthetics. Baths are notable for their underground construction, plain exteriors, and richly decorated interiors, while mansions reflect social status through central structures and auxiliary buildings, serving as a spatial representation of the Golden Horde’s social order. Despite the presence of diverse construction traditions and innovative designs, the planning principles of buildings throughout the Golden Horde were built on a common foundation. This consistency indicates the development of a unified architectural style, even though eclectic features were evident in the details.
It is known that the Mongols utilized the centuries-old experience of the conquered peoples and employed forced labor when building their cities. The new cities were constructed with the labor of craftsmen brought from Khwarezm, the Caucasus, Crimea, the Volga region, and Russian principalities. The cities in different regions of the Golden Horde varied in terms of construction materials and architectural techniques. In the steppe regions, construction was carried out using mudbrick and fired brick, similar to the Central Asian tradition. For decoration, glazed tiles, glazed majolica, mosaics, and carved figurative bricks were widely used. In the Dniester basin, Crimea, and the lands of the Volga Bulgars, monumental structures were built using a technique that combined stone and brick, with architectural decoration largely based on stonework. In the North Caucasus, mixed construction techniques were applied. On a general scale, it can be said that the cities of the Golden Horde bore the distinctive characteristics of Eastern architecture under the influence of Islam, reflecting the architectural traditions of Muslim countries and forming a unique urban appearance.
Golden Horde State Urbanization Religious Architecture Monumental Architecture Civil Architecture
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Turkish Savannah Culture, Turkish Society and Community |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | May 31, 2025 |
Submission Date | December 12, 2024 |
Acceptance Date | February 4, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 7 Issue: 14 |