Bu çalışma, 13. yüzyılda Güney İtalya’da yer alan Lucera’nın, Sicilya’dan tehcir edilen Müslümanların buraya yerleştirilmesiyle bir Müslüman yerleşim yeri hâline gelmesini, bu kimliğiyle üstlendiği rolleri ve nihai olarak yok oluşunu incelemektedir. İslam tarihi alanındaki akademisyenler tarafından yeterince ele alınmamış olan Lucera, Orta Çağ Avrupa tarihinin özgün bir kesitini temsil etmektedir. Türkçe akademik literatürde ise Lucera’dan sadece Sicilya’dan sürülen Müslümanların son durağı olarak bahsedilmektedir. Normanların Sicilya’yı istila etmesinin ardından, Hohenstaufen idaresi altında II. Frederick, bölgedeki Müslüman ahaliyi kontrol altına almak ve kraliyetin menfaatleri doğrultusunda konumlandırmak amacıyla zorunlu bir göçe tabi tutmuş ve sınır ötesine gönderen klasik tehcir uygulamalarından farklı olarak, onları İtalya’nın iç bölgelerindeki Lucera’ya yerleştirmiştir. Bir Müslüman yerleşim yeri olarak düzenlenen Lucera, göçten sonra ekonomik ve askerî bakımdan gelişerek krallığa önemli katkılar sağlamış, aynı zamanda misyoner Hristiyan bir anlayışın hâkim olduğu dönemin siyasal atmosferinde İslami kimliğini koruyabilmiştir. Lucera, bu yıllarda Güney İtalya’yı yöneten Hohenstaufen ve Angevin hanedanlarına vergi gelirleri ve askerî hizmetler yoluyla ekonomik katkı sağlayan önemli bir merkez hâline gelmiştir. Özellikle buğday, şarap ve zeytinyağı üretimindeki tarımsal verimliliği ile zanaat ve ticaretteki etkinliği, şehri kraliyet için vazgeçilmez kılmıştır. Lucera, ayrıca maharetli okçularıyla kraliyet ordularında kritik roller üstlenen önemli bir askerî üs olarak hizmet vermiştir. Şehirdeki Müslüman kültürüne dair günümüz tarihçilerini aydınlatabilecek tarihî ve arkeolojik materyallerin sınırlı olması, İslam'ın şehrin sakinlerinin günlük hayatları üzerindeki etkilerini kesin bir şekilde ortaya koymayı zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte, şehirde bir caminin bulunduğu, ezanın okunduğu ve muhtemelen bir medresenin kurulduğuna dair kayıtlar mevcuttur. Her hâlükârda, nüfusun İslami kimliği, Papalığın sürekli şikâyet ettiği bir husus olmuş ve bu durum Lucera’yı 13. yüzyıl Güney Avrupa’sının değişken siyasi ortamında oldukça hassas bir konuma yerleştirmiştir. Kraliyet yazışmaları, arşiv malzemeleri ve döneme dair anlatımlara dayanan bu çalışma, Lucera’nın kuruluşundan 1300 yılında II. Charles tarafından yok edilişine kadar olan süreci ele almakta; şehrin sosyopolitik ve ekonomik yapısını değerlendirerek krallık içinde hem entegre hem de ayrışmış bir yapı olarak nasıl işlediğini incelemektedir. Ayrıca, Lucera’nın yok edilmesine ilişkin tarihçilerin ileri sürdüğü farklı açıklamaları analiz etmektedir. Erken dönem çalışmalar, bu olayı genellikle dinî hezeyan ve siyasi kaygılara bağlayarak II. Charles’ı Müslüman nüfusu ortadan kaldırma çabalarında Papalıkla uyumlu, dindar bir haçlı olarak tasvir etmiştir. Bu bakış açısı bazı yönlerden kabul edilebilir olmakla birlikte, Lucera’nın çöküşüne neden olan çok yönlü dinamikleri tek bir unsura indirgemektedir. Kimi tarihçiler ise, tahtın Lucera’nın mallarını ve ahalisini tasfiye ederek elde edebileceği ekonomik kazanç beklentisine odaklanmıştır. Yakın dönem çalışmalara gelince, ilk bakışta anlamlandırılması güç görünen bu uygulamayı, devlet inşası bağlamında değerlendirmeye yönelmiştir. Yaklaşımlardaki bu farklılıkların temel sebebi, kralın Lucera ile ilgili emirleri ve saray ile Papalık arasındaki yazışmalar haricinde konuyu aydınlatabilecek somut tarihî kanıtların eksikliğidir. Söz konusu yazışmalar, Müslüman Lucera’nın siyasi ve sosyal tarihini yeniden inşa etmek için zengin materyaller sunsa da egemen elitlerin ön yargılarını ve iddialarını yansıttığı için yanlı bir bakış açısı taşımaktadır. Bu makale, mevcut kaynakların kısıtlarını göz önünde bulundurarak, tarihsel olayların çarpıtılma riskine duyarlı bir bakış açısıyla Lucera’nın Müslüman bir yerleşim olarak ortadan kaldırılmasına dair farklı açıklamaları değerlendirmektedir. Çalışma, saldırının, sadakat ve ittifakların değişkenlik gösterdiği bir siyasi ortamda gerçekleştiğini ve II. Charles’ın bu süreçte kendi konumunu güçlendirmek amacıyla bu kararı aldığını öne sürmektedir. Bu çerçevede, II. Charles’ın gelecekte aleyhine kullanılabilecek bir zafiyeti stratejik bir avantaja dönüştürme çabasıyla Müslüman Lucera’yı planlı bir şekilde tasfiye ettiği, ancak bu kararın uzun vadede Angevin tahtının refahını olumsuz etkilediği sonucuna varmaktadır.
Orta Çağ Tarihi Müslüman Azınlıklar İtalya Lucera Hohenstaufen-Angevin Çatışması Tehcir ve İskân.
This study examines the transformation of Lucera, located in southern Italy in the 13th century, into a Muslim settlement as a result of the relocation of Muslims who had been expelled from Sicily. It explores the roles Lucera assumed with this identity and its ultimate demise. Lucera, which has not been adequately examined by scholars in the field of Islamic history, represents a unique chapter in medieval European history. In Turkish academic literature, for example, Lucera has been mentioned only as the final destination of the exiled Muslims from Sicily, without being subject to a detailed examination. Following the Norman conquest of Sicily and subsequent Hohenstaufen rule, Frederick II forcibly resettled Sicilian Muslims to Lucera as part of a broader strategy to control and utilize this population. This forced exile was different from others in that the population was moved not to the exteriors of the borders of the ruling country, but to the heart of southern Italy. Established as a Muslim enclave, Lucera thrived economically and militarily, contributing significantly to the crown while maintaining its Islamic identity within an otherwise missionary Christian geopolitical landscape. During this period, Lucera became a significant center that contributed economically to the ruling Hohenstaufen and Angevin dynasties of southern Italy through tax revenues and military services. Its agricultural productivity, particularly in wheat, wine, and olive oil, alongside its skilled artisanal crafts and trade, made it indispensable to the crown. The city also served as a critical military outpost, supplying trained archers and soldiers who played pivotal roles in royal armies. As there are limited historical and archeological materials that would enlighten modern historians as to the nature of the Muslim culture in the city, one cannot be certain as to how Islam shaped the lives of the residents. However, it is known that the city had a mosque, the call to prayer was made, and madrasa was probably established. In any case, the Islamic character of the population was sufficiently distinct to provoke Papal discontent, rendering this Muslim settlement precariously positioned within the volatile political landscape of 13th century southern Europe. Drawing from royal correspondences, archival materials, and contemporary narratives, this study reconsiders the settlement's trajectory from its establishment to its annihilation in 1300 under Charles II of Anjou. It evaluates Lucera’s socio-political and economic structures, exploring how the settlement functioned as an integrated yet segregated entity within the kingdom. It also examines the different explanations speculated by historians on the motivations for Lucera’s destruction. Earlier scholarship often attributed this event to religious zeal and political considerations, casting Charles II as a devout crusader aligned with the Papacy in his efforts to eradicate the Muslim presence. While this perspective holds merit, it oversimplifies the multifaceted reasons behind Lucera’s demise. Other historians have pointed to the financial gains the crown might have secured from liquidating Lucera’s assets, including its goods and population. More recent studies have sought to contextualize this seemingly irrational act within the framework of state-building efforts. These different interpretations are the result of a lack of concrete historical evidence aside from the textual correspondence containing royal decrees concerning Lucera as well as letters exchanged with the Papacy. While these sources offer rich material that helps reconstruct the political and social history of Muslim Lucera, they reflect the biases and rhetoric of ruling elites, resulting in skewed perspectives. Acknowledging the limitations posed by such availability bias, this article evaluates the competing explanations for Lucera’s destruction. It proposes that the attack was a tactical decision by Charles II, driven by the volatile political environment of shifting loyalties and allegiances. It suggests that, in an effort to convert a perceived vulnerability into a strategic advantage, Charles II executed a well-planned liquidation of Muslim Lucera decision that, in the years following, created significant challenges to the welfare of the Angevin throne.
Medieval History Muslim Minorities Italy Lucera Hohenstaufen-Angevin Conflict Forced Deportation and Resettlement.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | History of Islam, Historical Studies (Other) |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 27, 2025 |
Publication Date | June 30, 2025 |
Submission Date | February 2, 2025 |
Acceptance Date | May 9, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 24 Issue: 1 |
Hitit Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License (CC BY NC).