Despite its centrality to international trade, maritime law remains a patchwork of uneven regulations across countries. As Bangladesh and Türkiye demonstrate, the carriage of goods by sea is governed by a complex interplay of international conventions and domestic statutes, with varying degrees of protection for both shippers and carriers. While Bangladesh clings to the outdated Hague Rules, favoring carrier interests, Türkiye navigates a more balanced landscape with Hague-Visby and Montreal rules. However, both countries struggle with the potential for conflicting laws when domestic legislation adds another layer to the regulatory mix. The emergence of the Hamburg and Rotterdam Rules, with their emphasis on shipper-carrier equity, offers a glimpse of a fairer future. Yet, their limited ratification demonstrates the reluctance of some developed shipping nations to cede their advantage. This discrepancy highlights the need for developing countries like Bangladesh to consider embracing the modern conventions. Doing so could not only protect their shippers but also simplify dispute resolution and foster legal certainty in a globalized trading environment. Modernizing domestic legislation and dispute resolution mechanisms would further strengthen this position. Ultimately, navigating the legal terrain of the seaway requires understanding the complex interplay of regional nuances and global aspirations. In this context, Bangladesh and Türkiye offer valuable case studies for charting a course towards a more equitable and efficient maritime legal framework. Its originality lies in the focus on the adoption of modern maritime conventions by developing countries, providing a unique perspective on an issue that predominantly affects these nations in the global trade arena.
Uluslararası ticaretin merkezinde yer almasına rağmen deniz hukuku hâlen ülkeler arasında yeknesak olmayan, parçalı ve farklı düzeylerde düzenlenmiş kurallar bütünü olarak varlığını sürdürmektedir. Bangladeş ve Türkiye örnekleri, deniz yoluyla eşya taşınmasının, uluslararası sözleşmeler ile iç hukuk normlarının karmaşık bir etkileşimi çerçevesinde düzenlendiğini ve gönderici ile taşıyan lehine sağlanan hukuki korumanın ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bangladeş, taşıyanın menfaatlerini gözeten ve artık çağın gerisinde kalan Hague Kurallarına bağlı kalırken; Türkiye, Hague-Visby Kuralları ve Montreal Sözleşmesi ile daha dengeli bir düzenlemeye yönelmiştir. Bununla birlikte, her iki ülke de iç hukuk düzenlemelerinin getirdiği ek norm katmanları sebebiyle normlar çatışması riskiyle karşı karşıyadır. Taşıyan ile gönderici arasındaki menfaat dengesini daha açık şekilde gözeten Hamburg ve Rotterdam Kuralları, daha adil ve eşitlikçi bir uluslararası rejim için umut vermektedir. Ancak bu sözleşmelerin sınırlı sayıda ülke tarafından onaylanmış olması, denizcilikte güçlü konumda bulunan bazı gelişmiş ülkelerin mevcut avantajlarını kaybetmeye yönelik isteksizliğini ortaya koymaktadır. Bu fark, Bangladeş gibi gelişmekte olan ülkelerin daha modern konvansiyonlara yönelme gerekliliğini gündeme getirmektedir. Bu tür bir dönüşüm, yalnızca göndericilerin korunmasını değil, aynı zamanda uyuşmazlık çözümünde öngörülebilirliği artırmayı ve küresel ticaret ortamında hukuki belirliliği sağlamayı da mümkün kılacaktır. İç mevzuatın güncellenmesi ve etkin uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının benimsenmesi ise bu süreci daha da güçlendirecektir. Sonuç olarak, denizyolu taşımacılığının hukuki çerçevesinde yol alabilmek, bölgesel hukuki farklılıkların küresel normlarla olan etkileşimini derinlemesine anlamayı gerektirir. Bu bağlamda Bangladeş ve Türkiye, daha adil ve etkin bir deniz hukuku sistemine ulaşma noktasında önemli örnekler sunmaktadır. Bu çalışmanın özgün yönü, modern denizcilik sözleşmelerinin gelişmekte olan ülkeler tarafından benimsenmesini ele alması ve bu konunun küresel ticaret sisteminde esasen bu ülkeleri etkileyen bir mesele olduğuna dikkat çekmesidir.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | International Law, Law of International Law |
Journal Section | Law |
Authors | |
Publication Date | April 29, 2025 |
Submission Date | January 25, 2024 |
Acceptance Date | April 21, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 24 Issue: 2 |