The relationship between border-crossing mass migration and radicalization has increasingly become a significant area of attention in academic circles and political fields. This relationship makes it essential for countries, particularly those receiving immense migration flows, to govern migration and promote social integration. Yet, this study relies on the idea that migration does not necessarily lead to radicalization linearly and inevitably, but it might carry potential risks, unless governed effectively. At the end of the day, this study aims to explore how these potential risks can be identified and removed with the help of a theoretical framework, field practices, and relevant examples. Besides, this article uses a comparative case study method and focuses on Canada and Germany to identify similarities and differences in terms of mass migration governance. These examples are specifically selected to enrich the overall discussion for the reason that they come from different continents, involve different migrant groups, and depend on different governance philosophies. Overall, this study shows that in the governance of the migration-radicalization relationship, the emphasis is placed on generating alternative solutions for risk groups through central policy-making and local implementations and increasing actor diversity in this process. In other words, instead of a single, universally applicable policy and program, the priority is given to developing different programs tailored to local needs regarding de/radicalization processes, balancing financial support of the state for these programs, promoting civil society participation and winning public support in the fight against radicalization, collecting accurate field data, and measuring results with scientific methods.
Sınıraşan kitlesel göç ve radikalleşme ilişkisi akademik çevrelerde ve siyaset alanında artan bir şekilde dikkat çeken bir alan hâline gelmiştir. Bu ilişki göçün yönetilmesi ve sosyal uyum çabalarının geliştirilmesini özellikle yoğun göç akımlarından nasibini alan ülkeler için zorunlu hâle getirmektedir. Öte yandan, bu çalışma, göçün radikalleşmeye yol açabileceği gibi doğrusal ve zorunlu bir ilişkinin kabulünden değil, yönetilemediği takdirde potansiyel riskler barındırdığı varsayımı üzerine kurgulanmıştır. Nihayetinde çalışmanın amacı, potansiyel risklerin nasıl yönetilebileceğini kuramsal bir çerçeve, saha uygulamaları ve örnekleriyle birlikte ortaya çıkarmaktır. Bu çalışmada karşılaştırmalı vaka çalışması yöntemi kullanılarak Kanada ve Almanya örnekleri incelenmiş ve çalışmanın konusu bağlamında benzerlik ve farklılıklar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu örnekler, farklı kıtalarda bulunmaları, farklı göç grupları ve farklı yönetim felsefeleriyle tartışmanın derinliğini sağlamak amacıyla çalışmaya dahil edilmiştir. Göç ve radikalleşme ilişkisinin yönetilmesi kapsamında, merkezi politika ve yerel uygulamalar ile risk gruplarına yönelik alternatif çözümler üretilmesi ve bu süreçte aktör çeşitliliğinin artırılması ön plana çıkmaktadır. Başka bir deyişle, öncelikler listesinin başında her durumda uygulanabilir tek bir politika ve programdan ziyade radikalleşme süreçlerine yönelik yerel ihtiyaçlara odaklanan farklı programların geliştirilmesi, bunların devlet tarafından dengeli ve istikrarlı biçimde finanse edilmesi, radikalleşmeyle mücadelede sivil toplumun katılım ve desteğinin sağlanması, sahadan doğru verilerin toplanması ve sonuçların bilimsel yöntemlerle ölçülmesi gibi unsurlar yer almaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | International Migration |
Journal Section | Political Science and International Relations |
Authors | |
Publication Date | April 29, 2025 |
Submission Date | January 21, 2025 |
Acceptance Date | April 2, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 24 Issue: 2 |