1948 Arap-İsrail Savaşı, 1957 Süveyş Kanalı Krizi ve 1967 Altı Gün Savaşı Ortadoğu’nun Müslüman Devletleri ile İsrail arasında var olan güvenlik ikileminin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İsrail’in tüm bu savaşlarda Müslüman devletlere karşı elde ettiği kesin askeri zafer bir taraftan iki taraf arasındaki güvenlik ikilemini derinleştirirken, diğer taraftan Müslüman ulusları birliklerini ve İsrail’e karşı konumlarını güçlendirmek için İslam İşbirliği Teşkilatı’nı kurmaya sevk etmiştir. Kuruluş amacı itibariyle İslam İşbirliği Teşkilatı her ne kadar İsrail ve bölge devletleri arasında güvenli bir ortam oluşturmayı hedeflemişse de, çalışma bu hedefin gerçekleştirilemediğini göstermektedir. Zira İsrail'in 2023 Ekim ayında Filistin’e yönelik son saldırıları da İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan sonra İsrail ile çatışmaların sayısının ve gerilimin yoğunluğunun azalmadığını göstermektedir.
The 1948 Arab-Israel war, the 1957 Suez Canal Crisis, and the 1967 Six-Day War each resulted from a security dilemma between these opposing factions Israel and the Muslim States of the Middle East. Israel’s decisive military victory over Muslim states in all of these wars led the Muslim nations to create a union, which is the Organization of Islamic Cooperation (OIC), to strengthen their union and accordingly their position against Israel. While this approach proved sound in theory, this paper demonstrates that the OIC did not lead to a more secure environment between its members and Israel. The recent 2023 October Israeli attacks against Palestine also demonstrate, the number of conflicts and the intensity of the tension with Israel has not declined after OIC.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Politika ve Yönetim (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 19 Haziran 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 25 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 6 Kasım 2024 |
Kabul Tarihi | 6 Mayıs 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 11 |