Yaşlılık, yalnızca bireysel bir biyolojik süreç değil; toplumsal değerler, kültürel normlar ve yapısal dönüşümlerle şekillenen çok boyutlu bir olgudur. Bu süreç; biyolojik, kronolojik, psikolojik ve sosyolojik olmak üzere dört temel başlık altında incelenmektedir. Dönüşüm olarak değerlendirildiğinde, yaşlılık algısı toplumların yapısal dönüşümlerine eş olarak değişim göstermektedir. Özellikle modern döneme geçiş ve Sanayi Devrimi sonrası üretim biçimlerinin çeşitlenmesi ve dönüşmesiyle birlikte, yaşlı bireylerin toplumsal konumları da yeniden tanımlanmıştır. Geleneksel toplumlarda bilgelik, deneyim ve saygınlıkla özdeşleştirilen yaşlılık; modern toplumlarda üretime katkı sağlayamayan, yavaş ve işlevsiz bir kimlik olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Bu dönüşüm yalnızca sosyokültürel düzeyde kalmamakta; aynı zamanda fiziksel mekânlara da yansımaktadır. Kamusal alanlar, teorik olarak tüm bireyler için erişilebilir olsa da pratikte genç ve dinamik bireylerin ihtiyaçlarına göre tasarlanmakta; yaşlı bireyler bu alanlarda görünmez gruplar olarak kılınmaktadır. Henri Lefebvre’in “mekânın yeniden üretimi” kuramı çerçevesinde değerlendirildiğinde, kent mekânlarının yaşlı bireyleri kısıtlayacak şekilde kurgulanması, mekânsal pratiklerin ideolojik ve toplumsal yapılar tarafından nasıl şekillendirildiğini ortaya koymaktadır. Böylece kent yaşamı içinde yaşlıların maruz kaldıkları dışlanma, yalnızca toplumsal söylemlerle değil, mekânsal düzeyde de yeniden ve sürekli olarak üretilmektedir.
yaşlılık dışlanma kamusal alan kısıtlılıklar mekanın yeniden üretimi
Aging is not only an individual biological process but also a multidimensional phenomenon shaped by social values, cultural norms and structural transformations. This process is analyzed under four main headings: biological, chronological, psychological and sociological. When considered as a transformation, the perception of old age changes in line with the structural transformations of societies. Especially with the transition to the modern era and the diversification and transformation of production forms after the Industrial Revolution, the social position of older individuals has also been redefined. Old age, which was identified with wisdom, experience and dignity in traditional societies, has begun to be defined as a slow and dysfunctional identity that cannot contribute to production in modern societies. This transformation does not only remain at the sociocultural level; it is also reflected in physical spaces. Although public spaces are theoretically accessible to all individuals, in practice they are designed according to the needs of young and dynamic individuals; older individuals are rendered invisible groups in these spaces. When evaluated within the framework of Henri Lefebvre's theory of “reproduction of space”, the construction of urban spaces in a way that restricts older individuals reveals how spatial practices are shaped by ideological and social structures. Thus, the exclusion of the elderly in urban life is reproduced not only through social discourses but also at the spatial level.
old age exclusion public space limitations spatial repoduction
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Yaşlılık Sosyolojisi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 5 Mayıs 2025 |
Kabul Tarihi | 25 Mayıs 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 1 |