Wars are social events that have caused great destruction throughout human history and represent the realization of disaster scenarios. In these processes, the human body is reduced to mere statistical data, and the acts of killing and dying become normalized. Regardless of who the perpetrator or the victim is, wars are shaped on the basis of loss, destruction, and annihilation. World War I stands out not only for its winners and losers but also for the deep traumas it caused on both individual and societal levels. Despite being on the same side during World War I, the German and Ottoman Empires were among the losers after the war. Data regarding the war shows that a total of 39 million people lost their lives. While individuals struggled to overcome their personal losses, societies also tried to adapt to a new order during the process of reconstruction. The traumas and effects of this period are reflected in literary works. In this context, Erich Maria Remarque’s Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (1929) from German literature and Hasan İzzettin Dinamo’s Savaş ve Açlar (1968) from Turkish literature demonstrate that war brings no superiority to any nation and that the real losers are ordinary, small people. In this study, dispositive approaches to war experiences in German and Turkish literature will be examined comparatively. The realities created by war in two different cultures will be analyzed through literary fiction, revealing how the concepts of taking sides and being involved in war are reflected.
War literature Savaş ve Açlar Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Savaşlar, insanlık tarihinde büyük yıkımlara neden olan toplumsal olaylardır ve felaket senaryolarının gerçekleşmiş halini temsil eder. Bu süreçlerde, insan bedeni sadece istatistiksel verilere indirgenir, ölme ve öldürme eylemleri ise sıradanlaşır. Failin veya mağdurun kim olduğunun önemi kalmaksızın, savaşlar yitim, yıkım ve yok oluş temelinde şekillenir. Birinci Dünya Savaşı, yalnızca kazananlar ve kaybedenler boyutuyla değil, bireysel ve toplumsal düzeyde derin travmalara sebep olmasıyla da dikkat çeker. Alman ve Osmanlı İmparatorlukları, Birinci Dünya Savaşı’nda aynı tarafta yer almalarına rağmen savaş sonrasında kaybedenler arasında yer almıştır. Savaşa dair veriler, toplamda 39 milyon insanın hayatını kaybettiğini göstermektedir. İnsanlar kişisel kayıplarını aşmaya çalışırken toplumlar da yeniden inşa süreci içinde yeni bir düzene adapte olmaya uğraşır. Bu dönemin travmalarını ve etkilerini ise edebî eserler yansıtır. Bu bağlamda, Alman edebiyatından Erich Maria Remarque’ın Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (1929) ve Türk edebiyatında Hasan İzzettin Dinamo’nun Savaş ve Açlar (1968) romanları, savaşın herhangi bir millete üstünlük getirmediğini ve asıl kaybedenlerin sıradan, küçük insanlar olduğunu gösterir. Bu çalışmada, Alman ve Türk edebiyatındaki savaş deneyimlerine dispozitif yaklaşımlar karşılaştırmalı bir şekilde ele alınacaktır. İki farklı kültürde savaşın yarattığı gerçeklikler, edebî kurgu üzerinden incelenerek taraf olma ve savaşta bulunma kavramlarının nasıl yansıtıldığı ortaya konulacaktır.
Savaş edebiyatı Savaş ve Açlar Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Alman Dili, Edebiyatı ve Kültürü, Karşılaştırmalı ve Ulusötesi Edebiyat, Türkiye Sahası Yeni Türk Edebiyatı |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 27 Şubat 2025 |
Kabul Tarihi | 28 Haziran 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 13 |
DERGİPARK Bünyesinde Faaliyet Gösteren International Journal of Filologia (IJOF) Filoloji Alanında Yayımlanan Hakemli ve Bilimsel Bir Dergidir. Dergimiz ulusal ve Uluslararası ölçekli birçok dizinde taranmaktadır.