Kayseri ve çevresindeki yerleşimler tarihin her döneminde önemli olmuştur. Eski çağlarda “Kapadokya” adı verilen bölgede yer alan ve ilk olarak Erciyes Dağı (Argios) eteklerinde kurulan kent, Mazaka, Eusebia, Caesereia Mazaka, Caesarea, Kaysaria adlarıyla bilinmektedir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte Kayseri ismiyle anılan şehir; kuzeyde Yozgat, kuzeydoğuda Sivas, güneyde Adana, güneydoğuda Kahramanmaraş, batıda Nevşehir ve güneybatıda Niğde illeri ile komşudur. Çok sayıda kültüre ev sahipliği yapmış ve her dönemin ticaret merkezlerinden biri olan kent, Akdeniz’i, Karadeniz ve Ege’ye bağlayan yollar üzerinde bulunmaktadır. Roma ve Bizans döneminde de önemini koruyan Kayseri’de Türk dönemi Danişmentliler ile başlar ve Anadolu Selçukluları ile devam eder. Anadolu Selçuklu döneminde de ticaretin yanı sıra özellikle eğitim yapılarının fazlalığı ve çeşitliliği ile Orta Çağ Türk mimarisinin önemli bir kesitini sunan şehir olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu medreselere genellikle sultanlar, sultan eşleri ve varlıklı devlet adamları banilik yaparak, kentin şehir dokusuna da katkı sağlayan zengin vakıflarla desteklenmiştir. Kentin tarihi dokusunda çok sayıda ve çeşitte medrese örneklerinin yayılım göstermesi hem şehrin genişlemesine hem de şehirde oluşan entelektüel ortama ve bilgi birikimine gönderme yapmaktadır. Bu çerçevede, kentin eğitime katkısının bir yansıması olarak “makarr-ı ulema/bilginler şehri” diye anıldığı da bilinmektedir. Kayseri medreseleri plan, mimari ve süsleme özellikleri ile klasik Selçuklu üslubunu yansıtan özel örneklerdir. Tümü açık avlulu olan medreselerin cepheden dışa taşkın, yüksek ve çok süslü tutulmuş, genellikle kitabeli olan taç kapıları bu örnekleri farklı kılar. Kentin en anıtsal yapılarını meydana getiren Kölük, Gevher Nesibe, Huand Hatun, Hacı Kılıç ve Sahibiye medreseleri ile Anadolu Selçuklu döneminin günümüze ulaşan ilk hastanesi Gevher Nesibe Darüşşifası dikkati çeken özgün eserlerdir.
Bu çalışma Nermin Şaman Doğan danışmanlığında yürütülen “Belgeler Işığında Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Medreselerine Bakış” başlıklı doktora tezi esas alınarak hazırlanmıştır.
Kayseri, located in the historical region of Cappadocia at the foothills of Mount Erciyes (Argios), has been a prominent settlement throughout history. Known by names such as Mazaka, Eusebia, Caeserea Mazaka, and Kaysaria before being renamed Kayseri during the Republican period, the city is surrounded by Yozgat to the north, Sivas to the northeast, Adana to the south, Kahramanmaraş to the southeast, Nevşehir to the west, and Niğde to the southwest. Its position on key trade routes connecting the Mediterranean, Black Sea, and Aegean regions ensured its status as a center of commerce and culture in every era. Kayseri, which preserved its significance during the Roman and Byzantine periods, began its Turkish era with the Danishmends and continued with the Anatolian Seljuks. During the Anatolian Seljuk period, Kayseri emerged as a city that represents a significant cross-section of medieval Turkish architecture, marked by the abundance and diversity of its educational buildings, in addition to its role in trade. These madrasahs, established by sultans, royal families, and influential statesmen, were supported by extensive endowments. The abundance of madrasahs in the historical fabric of the city points to both its expansion and the intellectual environment and accumulation of knowledge that developed within it. These institutions not only shaped the urban landscape but also created an environment of intellectual and scholarly growth, leading to Kayseri’s recognition as "makarr-ı ulema" (city of scholars). The madrasahs of Kayseri are exceptional examples of classical Seljuk architecture, characterized by open courtyards, intricate ornamentation, and monumental crown gates inscribed with detailed carvings. Among these are Kölük, Gevher Nesibe, Huand Hatun, Hacı Kılıç and Sahibiye madrasahs. The Gevher Nesibe Darüşşifa, the first surviving Seljuk hospital, further highlights the city's historical contributions to education and healthcare.
This article is extracted from my doctorate dissertation entitled “An Overview of the Anatolian Seljuks and Principalities Period Madrasas in the Light of Documents”, supervised by Nermin Şaman Doğan (Ph.D. Dissertation, Hacettepe University, Ankara/Türkiye, 2025).
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Sanatları, Sanat Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 9 Ocak 2025 |
Kabul Tarihi | 28 Haziran 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 45 |