Art is one of the most important forms of human being’s relationship with existence, understanding and making sense of it. Through art, human beings aestheticize life and reality; they try to transform, reconstruct and create. What gives artistic activity its identity is the tradition in which it is formed. Tradition determines the values, aesthetic criteria, purpose, meaning and functions on which art is based; it ensures its continuity with the past. Tradition enables art to reach out to the future by appropriating and celebrating the present without breaking away from the sacred. However, with the transition from the modern traditional to the modern, there have been major changes in the understanding of the nature, meaning and function of art. Since modernity defines itself as a kind of counter-tradition or a break with tradition, it is tradition that makes modernity possible. The biggest change in the transition from the traditional to the modern is the loss of the sacred. In this transformation process, first the Renaissance and then the Enlightenment played a major role. The traditional understanding of art is based on a metaphysical ground that centers on the sacred. In this metaphysical conception, art is essentially the activity of realizing and expressing the transcendent truth. Therefore, art here is a kind of imitation and manifestation of the sacred. One of the greatest aims of artistic performance is to transform one's own self in line with the idea of beauty and the accompanying goodness; to reconstruct oneself; to transform one's life into a work of art; and thus to achieve perfection. However, this relationship established between art, truth and the self; this connection between the ethics and ideal of responsibility for self-transformation has largely disappeared in the modern period.
Sanat insanın varlıkla ilişki kurma, onu anlama ve anlamlandırmasının en önemli formlarından birisidir. İnsan sanat aracılığıyla yaşamı ve gerçekliği estetize eder; dönüştürmeye, yeniden inşa etmeye ve yaratmaya çalışır. Sanat faaliyetine kimliğini kazandıran şey ise onun içinde meydana geldiği gelenektir. Gelenek, sanatın kendisine dayandığı değerleri, estetik ölçütleri, amaç, anlam ve işlevleri belirler; onun geçmişle olan sürekliliğini temin eder. Gelenek, sanatın kutsal olandan kopmaksızın bugünü temellük ve terennüm ederek geleceğe uzanmasını sağlar. Ancak modern geleneksel olandan modern olana geçişle birlikte sanatın doğası, anlam ve işlevine dair anlayışta büyük değişimler yaşanmıştır. Modernlik de kendisini bir çeşit karşı-gelenek olmakla ya da gelenekten kopmakla tanımladığından modernliği mümkün kılan şey de aslında gelenektir. Geleneksel olandan modern olana geçişteki en büyük değişim kutsal olanın kaybolmasıdır. Bu dönüşüm sürecinde öncelikle Rönesans ardından da Aydınlanma büyük bir rol oynamıştır. Geleneksel sanat anlayışı kutsal olanı merkez edinen metafizik bir zemine dayanmaktadır. Bu metafizik kavrayışında sanat, esas olarak aşkın hakikati idrak etme ve onu dile getirme faaliyetidir. Dolayısıyla burada sanat kutsal olanın bir çeşit taklit ve tezahürüdür. Sanatsal icranın en büyük amaçlarından biri de kişinin güzellik ve ona eşlik eden iyilik idesi doğrultusunda kendi benliğini dönüştürmesi; kendi kendisini yeniden inşa etmesi; yaşamını adeta bir sanat yapıtına dönüştürmesi bu suretle kemale ermesidir. Ancak sanat, hakikat ve benlik arasında kurulan bu ilişki; kendini dönüştürme sorumluluk etiği ve ideali arasındaki bu bağlantı modern dönemde büyük ölçüde ortadan kalkmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat Felsefesi |
Bölüm | Felsefe |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Nisan 2025 |
Gönderilme Tarihi | 24 Ocak 2025 |
Kabul Tarihi | 7 Nisan 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 |