Bu çalışmada, Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210) tarafından mütekaddimîn dönem kelâmında kullanılan istidlâl yöntemlerine yöneltilen kapsamlı eleştiriler karşısında, geç dönem Zeydî-Mu‘tezilî geleneğin önde gelen temsilcilerinden İbnü’l-Murtazâ’nın (ö. 840/1437) ortaya koyduğu yöntemsel müdafaa ve istidlâl ilkelerini tahkim etmeye yönelik yaklaşımı analiz edilecektir. Erken dönem kelâmcılarının benimsedikleri istidlâl biçimlerine dair ilk eleştiriler, İmamü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin (ö. 478/1085) el-Burhân fî uṣûli’l-fıḳh adlı eserinde yer almıştır. Cüveynî, kelâmcıların bilgi üretiminde başvurduğu aklî çıkarım biçimlerini tanıtmakla kalmamış, aynı zamanda bu yöntemlerin metafizik alana ilişkin bilgiye ulaştırma yeterliliklerini sorgulayarak yöntem temelli eleştirel düşüncenin önünü açmıştır. Bu düşünsel yönelim, Fahreddin er-Râzî’nin Nihâyetü’l-ʿuḳūl fî dirâyeti’l-uṣûl adlı eserinde sistematik ve teorik bir çerçeveye kavuşmuştur. Râzî, klasik kelâm geleneğinde yerleşik hâle gelen, “hakkında delil bulunmayanın nefyedilmesi”, “kıyas”, “ilzam” ve “kelâmcılar arasında meşhur iki öncül” gibi akıl yürütme türlerini ayrıntılı biçimde tahlil ederek, bu yöntemlerin tutarlılığı ve geçerliliği hususunda ciddi eleştiriler dile getirmiştir. Râzî’nin bu eleştirilerine ise Mu‘tezilî düşüncenin epistemolojik ilkelerini ve istidlâl sistematiğini koruma ve tahkim hedefiyle İbnü’l-Murtazâ, Râzî’nin Nihâyetü’l-ʿuḳūl’ü üzerine yazdığı el-Hidâye ilâ ḥalli şübehi’n-Nihâye isimli reddiyesinde cevap vermiştir. Ona göre Râzî, aklî ve naklî yönlerden her bir konuyu detaylı biçimde incelemiş ve özellikle Mu‘tezile’nin görüşlerinin dayandığı teorik zemine yönelik, çözümü oldukça zor itirazlar yöneltmiştir. İbnü’l-Murtazâ, bu tenkitleri esasen Mu‘tezilî metodolojinin temel ilkelerine dönük bir meydan okuma olarak değerlendirmiş ve bu çerçevede hem kullanılan yöntemleri temellendirmeye çalışmış hem de Râzî’nin itirazlarını kavramsal olarak çürütmeye gayret etmiştir. Onun bu tutumu, bir yandan geç dönem Zeydî-Mu‘tezilî âlimlerin klasik kelâm yöntemlerini ne şekilde savunduklarını ve bu savunuların hangi teorik esaslara yaslandığını ortaya koymakta, diğer yandan ise mütekaddimîn döneme ait istidlâl türlerinin nasıl işlediğini anlamaya katkı sunmaktadır. Çalışmada öncelikle Cüveynî’nin eş-Şâmil fî uṣûli’d-dîn adlı eseri merkez alınarak istidlâl yöntemleri bağlamında Mu‘tezile’ye yönelttiği eleştiriler kısaca tasvire ve değerlendirmeye tabi tutulacak; ardından metinler arası karşılaştırmalı çözümleme yöntemiyle, Râzî’nin eleştirileri ile İbnü’l-Murtazâ’nın bu eleştirilere karşı geliştirdiği epistemolojik savunu çabası kavramsal boyutlarıyla incelenecektir. Böylece iki düşünürün, ortak bir tartışma zemininde nasıl karşılaştıkları tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu yönüyle çalışma, geç dönem Zeydî-Mu‘tezilî düşüncenin klasik kelâm mirasıyla kurduğu ilişkiyi ve erken dönem tartışmalarına sağladığı katkıları ortaya koymayı; aynı zamanda yönteme ilişkin süreklilikleri ve kopuşları kavramaya imkân veren bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır.
Kelâm Fahreddin er-Râzî Nihâyetü’l-ʿuḳūl fî dirâyetil-uṣûl İbnü’l-Murtazâ el Hidâye ilâ ḥalli şübehi’n-Nihâye
This study analyzes the methodological defense and the approach of Ibn al-Murtaḑa (d. 840/1437), a prominent representative of the late Zaydi-Mu‘tazili tradition, in response to the comprehensive critiques put forth by Fakhr al-Din al-Rāzī (d. 606/1210) against the principles of argumentation (hereinafter istidlāl) methods employed in the earlier kalām scholars. One of the earliest critiques of istidlāl methods adopted by former kalām scholars appears in Imam al-Haramayn al-Juwaynī’s (d. 478/1085) al-Burhān fī uṣūl al-fiqh. Al-Juwaynī not only surveyed the rational istidlāl methods (istidlāl ʿaqlī) employed by theologians in knowledge production but also questioned the competence of these methods in attaining metaphysical knowledge, thereby initiating a method-based critical thinking. This intellectual orientation cultivated a systematic and theoretical framework in Fakhr al-Dīn al-Rāzī’s Nihāyat al-ʿuqūl fī dirāyat al-uṣūl. Al-Rāzī meticulously analyzes various forms of reasoning that had become established in the classical kalām tradition -such as “denying what has no evidence” (nafy mā lā dalīla ʿalayh), “analogical reasoning” (qiyās), “entailment” (ilzām) and “the two premises famous among theologians”- and raised substantial criticisms regarding the consistency and validity of these methods. Ibn al-Murtaḑā responded to al-Rāzī’s criticisms with the aim of preserving and strengthening the epistemological principles and istidlāl systematics of Mu‘tazilī thought in his refutation titled al-Hidāyah ilā ḥalli shubah al-Nihāyah, which he wrote on al-Rāzī’s Nihāyat al-ʿuqūl. According to him, Rāzī examined each issue in detail from both rational (ʿaqlī) and scriptural (naqlī) perspectives and raised particularly challenging objections against the theoretical foundation on which the Mu‘tazilī views were based in. Ibn al-Murtaḑā fundamentally regarded these criticisms as a profound challenge to the foundational principles of Muʿtazilī methodology, and within this framework, he both sought to substantiate the employed methods and endeavored to conceptually refute al-Rāzī’s objections. His approach, on the one hand, reveals how late-period Zaydī-Mu‘tazilī scholars defended classical kalām methods and the theoretical principles underlying these defenses, and on the other hand, contributes to understanding early theological istidlāl methods functioned during the earlier kalām periods. The study will first briefly describe and evaluate al-Juwaynī's criticisms directed at the Mu‘tazila regarding their methods of istidlāl, primarily focusing on his work al-Shāmil fī uṣūl al-dīn; then, through intertextual comparative analysis, it will examine both al-Rāzī's criticisms and Ibn al-Murtaḑā's epistemological defense against them in their own conceptual dimensions. Thus, an attempt will be made to identify how these two scholars converged within a shared discursive framework. In this regard, the study aims to elucidate the relationship between late Zaydī-Mu‘tazilī thought and classical kalām heritage, demonstrate its contributions to early theological debates, and provide a perspective that facilitates understanding of methodological continuities and ruptures.
Kalām Fakhr al-Dīn al-Rāzī Nihāyat al-ʿuqūl fī dirāyat al-usūl Ibn al-Murtaḑā al-Hidāya ilā ḥalli shubah al-Nihāya
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 10 Nisan 2025 |
Kabul Tarihi | 15 Haziran 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 23 Sayı: 1 |
Kader Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.