One of the most striking dimensions of the Russian Empire's expansionist policies towards the Turkestan region was the discursive and strategic framework constructed around the practice of slavery. Throughout the long-term process extending from the 16th century to the late 19th century, the issue of Russian captives held in the Khanates of Bukhara and Khiva consistently occupied a central position in the agenda of the Russians. However, diplomatic negotiations concerning prisoner exchanges or the release of captives largely failed, paving the way for Russia to activate military options. Russia’s military intervention in Turkestan was legitimized through a discourse that portrayed the Tsarist ideology and the imperial rhetoric of the period as committed to the abolition of slavery. Nevertheless, archival documents, travel accounts, and contemporary testimonies reveal that this discourse was largely based on political manipulation. Although slavery was officially abolished following the Russian domination of the Khanate of Khiva in 1873, it is evident that the slave trade and practices of captivity in the region continued for some time. For the khanates, the existence of Russian captives was not merely a matter of war booty; rather, it functioned as a strategic instrument providing negotiating superiority against Russia. This situation transformed the phenomenon of captivity from a mere economic activity into a crucial component of politics and diplomacy. On the other hand, for Russia, this issue was positioned at the very center of the argument of “humanitarian intervention” that justified its policy of conquest in Central Asia; yet in practice, it became clear that the primary motivation of this intervention did not go beyond the liberation of Russian captives. Russia did not aim for a profound transformation of the social and economic infrastructure of slavery in the region, a fact that became evident in its colonial practices. The role of the Turkmen groups in the slave trade constituted another complex dimension of this process. The entanglement of ethnic, sectarian, and economic factors in this structure not only shaped Russo-Turkestan relations but also formed an essential part of the internal dynamics between the khanates. Ultimately, the abolition of slavery in Turkestan was not so much the direct result of Russian intervention as it was the consequence of local resistance movements, internal rebellions, and broader processes of social transformation. The strategy of the Tsarist administration to present itself as a “liberator” was essentially a discursive construction that masked its imperial expansion. In this context, the question of slavery evolved into an ideological apparatus skillfully designed by Russia to legitimize its military and political expansion in Central Asia, becoming a striking example of the classical tension between imperial politics and humanitarian rhetoric.
Russian Captives Occupation of Turkestan Slave Trade Diplomatic Negotiations Imperial Expansion
Teşekkür ederim
Rus Çarlığı’nın Türkistan coğrafyasına yönelik yayılmacı politikalarının en dikkat çekici boyutlarından biri, bölgedeki kölelik pratiği üzerinden inşa edilen söylemsel ve stratejik çerçevedir. XVI. yüzyıldan XIX. yüzyılın sonlarına kadar süren bu uzun vadeli süreçte, özellikle Buhara ve Hive hanlıklarında tutulan Rus esirleri meselesi, Ruslar için daima öncelikli gündem maddelerinden biri olmuştur. Ancak esir değişimi ya da esirlerin serbest bırakılmasına dair yürütülen diplomatik müzakereler, büyük ölçüde başarısızlıkla sonuçlanmış ve bu durum Rusya'nın askerî seçenekleri devreye sokmasına zemin hazırlamıştır. Rusya'nın Türkistan’a yönelik askerî müdahalesi, Çarlık ideolojisinin ve dönemin emperyal retoriğinin önemli bir söylem kaynağı olarak “köleliği ortadan kaldırma” vaadiyle meşrulaştırılmıştır. Ne var ki arşiv belgeleri, seyyah raporları ve dönemin tanıklıkları, bu söylemin büyük ölçüde bir siyasi manipülasyona dayandığını göstermektedir. 1873 yılında Hive Hanlığı’nın Rus hâkimiyetine girmesiyle kölelik resmî olarak yasaklanmış olsa da bölgedeki köle ticareti ve esaret uygulamalarının bir süre daha devam ettiği gözlenmiştir. Hanlıklar açısından Rus esirlerinin varlığı, yalnızca bir savaş ganimeti değil; aynı zamanda Rusya karşısında müzakere üstünlüğü sağlayan stratejik bir enstrümandı. Bu durum, esirlik olgusunu salt bir ekonomik faaliyet olmaktan çıkararak, siyasetin ve diplomasinin önemli bir parçası haline getirmiştir. Öte yandan, Rusya açısından bu mesele, Orta Asya’daki işgal politikasını meşrulaştıran “insani müdahale” argümanının merkezine yerleştirilmiş; fakat uygulamada bu müdahalenin temel motivasyonunun esir Rusların kurtarılmasından öteye geçmediği görülmüştür. Rusya’nın, köleliğin bölgedeki toplumsal ve iktisadi altyapısına dair köklü bir dönüşüm hedeflemediği, sömürge pratiğinde açıkça ortaya çıkmıştır. Türkmen grupların köle ticaretindeki rolü ise sürecin bir diğer karmaşık boyutunu teşkil etmektedir. Etnik, mezhepsel ve ekonomik faktörlerin iç içe geçtiği bu yapı, yalnızca Rus-Türkistan ilişkilerinin değil, hanlıklar arasındaki iç dinamiklerin de önemli bir parçasıdır. Son kertede, Türkistan’daki köleliğin sona ermesi, Rus müdahalesinin doğrudan bir sonucu olmaktan ziyade, yerel direniş hareketleri, iç isyanlar ve toplumsal dönüşümlerin birleşik etkisiyle gerçekleşmiştir. Çarlık yönetiminin kendisini bir “özgürleştirici” olarak sunma stratejisi, esasen emperyal yayılmacılığı perdeleyen bir söylem inşasıydı. Bu bağlamda, kölelik meselesi, Rusya’nın Orta Asya’daki askeri ve siyasi yayılımını meşrulaştırmak için ustalıkla kurgulanmış ideolojik bir aparata dönüşmüş; imparatorluk siyaseti ile insani retorik arasındaki klasik gerilimin çarpıcı bir örneği haline gelmiştir.
Rus Esirleri Türkistan’ın İşgali Köle Ticareti Diplomatik Müzakereler Emperyal Yayılmacılık
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Orta Asya Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 17 Mart 2025 |
Kabul Tarihi | 19 Nisan 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 12 Sayı: 1 |