Makalede, çevresel krizlerin bilimsel belirsizlik durumunda nasıl ele alınması gerektiği, William James’in
“inanma iradesi” argümanı ile çevre hukukunun temel ilkelerinden biri olan “ihtiyat ilkesi” ve farklı teolojik
yaklaşımlar bağlamında değerlendirilmiştir. James, bilgi kesinliğinin sağlanamadığı ancak karar vermenin
zorunlu olduğu durumlarda bireyin inanç önermelerine dayanarak eylemde bulunmasını meşru ve ahlaki
bir tutum olarak değerlendirir. Bu yaklaşım, çevresel karar alma süreçlerinde bilimsel öngörü eksikliğinin
eylemsizliğe dönüşmesini eleştirerek, etik sorumluluğun gerekliliğine işaret eder. 1970’li yıllarda Almanya’da
“Vorsorgeprinzip” olarak ortaya çıkan ve daha sonra Rio Bildirgesi ile uluslararası çevre hukukuna giren
ihtiyat ilkesi, çevresel risklere karşı önleyici tedbirler almayı esas alır. Ayrıca Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam
gibi teist teolojilerde doğaya karşı sorumluluk, insanın Tanrı ile ilişkisi bağlamında ele alınmaktadır. Tanrı’nın
yaratma gücünün ve sıfatlarının somut yansıması olduğundan doğa ve insanın içine doğduğu çevresi
kutsal bir emanet olarak değerlendirilmektedir. Bu çalışma, söz konusu farklı paradigmalar arasındaki
felsefi ilişkiyi temellendirmeyi hedeflemektedir.
İnanma İradesi İhtiyat İlkesi Bilimsel Belirsizlik Çevre Etiği Teolojik Yaklaşımlar
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Adli Sosyal Bilimler |
Bölüm | Derkenar Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 29 Nisan 2025 |
Kabul Tarihi | 18 Haziran 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 21 Sayı: 68 - Yeni Dünya Yeni Düzen: Küresel Sistemin Geleceğinde Türkiye |
Muhafazakar Düşünce Dergisi