Büyük Selçuklu Devleti’nde kuruluştan itibaren bazı hanedan üyelerine birtakım feodal haklar verilmesi söz konusudur. 1040 yılındaki Dandanakan Zaferi’nden hemen sonra toplanan Merv Kurultayı’nda alınan ortak karar gereği bu haklar sınırlı sayıda hanedan üyesine verilmiştir. Ancak Sultan Alp Arslan değişikliğe gitmek suretiyle daha çok hanedan mensubuna bazı toprakları iktâ ederek onlara yönetim hakkı tanımıştır. Tuğrul Bey’den farklı bir şekilde oluşturulan bu sistemde Sultan Alp Arslan’ın iktâ ettiği toprağı geri alma hakkı bulunurken, hanedan üyeleri de sultan adına buraları yönetmekle yükümlüydü. Bu karar hukuki hakları ellerinden alınan İbrâhim Yinal ve Kutalmış isyanlarından çıkarılan derslerin bir neticesidir. Sultan Melikşah ise farklı bir uygulamaya giderek feodal anlayışın sınırlarını oldukça genişletmiştir. Hanedan azaları yanında, hanedandan olmayan bazı önde gelen komutanlara hatta yabancı devlet adamlarına feodal haklar vermiştir. Melikşah’ın oluşturduğu sistemde böyle bir yeniliğe gitmesinin askerî, siyasi, coğrafi vb. nedenleri bulunmaktadır. Bu dönemde bir taraftan fetihleri devam ettirme, diğer taraftan fethedilen merkezden uzak bölgelerde devletin otoritesini hissettirerek asayişi sağlama, aynı zamanda devleti şanına yaraşır bir şekilde temsil etme düşüncesi, merkezî otoriteyi dolaylı olarak yerinde güçlendirme politikası temelinde feodal anlayış uygulamalarının genişletilmesine neden olmuştur. Sultan Melikşah, hanedan üyelerinin dışında önde gelen Savtegin ve Gevherâyin gibi bazı emîrlere iktâ ettiği topraklarda feodal haklar verirken, bu hakları Fahrüddevle gibi hanedandan ve askerî zümreden olmayan bir yabancıya da tanıması, o dönemde içinde bulunulan şartların gereğidir. Sultan Melikşah onlara çetr taşımak, kapısının önünde nevbet çaldırmak, kendi adından sonra adlarını hutbelerde okutmak gibi sınırlı hâkimiyet alametlerini kullanma hakkını da vermiştir.
Sultan Melikşah Feodal Anlayış Emîrü’l-ümerâ Osman Savtegin Tutuş Gevherâyin Fahrüddevle Merkezî Yönetim
From the foundation of the Great Seljuk Empire, certain members of the royal family were granted various feudal rights. After the Battle of Dandanaqan in 1040, the Marw Council decided to limit these rights to a small number of dynasts. However, Sultan Alp Arslan changed this by granting iqtā’ lands to more members of the family, thereby giving them administrative authority. In this system -unlike that of Tughril Bey- the sultan retained the right to reclaim the land, while the princes governed it in his name. This policy shift was shaped by lessons from the revolts of İbrahim Inal and Kutalmish, who had been denied such rights. Sultan Malik-Shah went even further, significantly broadening the scope of feudalism. He extended feudal privileges not only to royal family members but also to powerful commanders and even foreign officials. This shift was driven by military, political, geographical and other needs. Continuing conquests, maintaining order in remote regions, reinforcing central authority indirectly, and projecting imperial prestige all contributed to this expansion. For instance, Sultan Malik-Shah granted such rights to commanders like Sāw Takīn and Gawhar-Ayin, and even to non-dynastic figures like Fakhr al-Dawla. Sultan Malik-Shah also allowed them to use limited symbols of sovereignty such as having a ceremonial tent, playing the naubat, and being mentioned in khutbas after the Sultan.
Sultan Malik-Shah Feudal System Amīr al-Umarā’ Othmān Sāw Takīn Tutush Gawhar-Ayin Fakhr al-Dawla Centralized Governance
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Ağustos 2025 |
Gönderilme Tarihi | 19 Nisan 2025 |
Kabul Tarihi | 23 Haziran 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 89 Sayı: 315 |
Belleten Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.