Farsçada ejder, ejdha, ejderha, Arapçada tinnin ve soban (büyük yılan) sözcükleriyle bilinen ejderha, büyük timsah görünümünde, yüzü ata benzeyen, iki kanatlı, ağzından ateş püskürten, yeraltı hazinelerinin koruyucusu olduğuna inanılan efsanevî bir yaratıktır. Pehlevîce aji/aj (yılan) sözcüğünden gelir ve Aj-i Dahhak (Dahhak yılanı) ile aynı köktendir. Bu yaratık Türkler tarafından evren adıyla anılır.
Hamdullâh Mustafa Kazvinî Nüzhetü’l-Kulûb adlı eserinde bu hayvanın başlangıçta bir yılan olduğunu, yaşı yüze dayandığı zaman ejdere dönüştüğünü söyler. Ejderin, karadaki hayvanları dehşete düşürene kadar büyüdüğünü, bunun üzerine Allah’ın onu denize attığını belirtir. Denizde de hasara sebep olan ejderha Allah tarafından Yecüc ile Mecüc’e yem olmak üzere onların diyarına atılır.
Mimarîde bereket getirişi, koruyuculuk ve güç gibi özelliklerinden dolayı sıkça kullanılan ejderha motifi edebiyatta genellikle korkutucu özellikleri ile anılmıştır. Klasik şiirin keskin dilli şairlerinden Nef’î bu mitolojik hayvanın olağanüstü ve ürkütücü niteliklerini özellikle kasidelerinde sıkça kullanmıştır.
17. yüzyıl kaside şairi olarak bilinen Nef’î, Türkçe divanında 13 defa ejder, 7 defa ejderha, 1 defa da ejdeha kelimesini kullanmıştır. Bu kullanımların 16 tanesi kasideler, 5 tanesi ise gazeller kısmında tespit edilmiştir. Nef’î, kasidelerde ejderhaların hazineleri koruduğu, ateş saçtığı, kıvrım kıvrım oluşu ile uçması özelliklerine değinmiştir. Bu beyitlerde, çeşme lülelerinin ejder şekilli olmalarına ve savaş aletlerinden topun ejder şekilli olmasına atfen yapılan benzetmeler de mevcuttur. Gazellerde ise ejderha mazmunu, sevgilinin güzellik unsurlarını tasvir etmede kullanılmıştır.
Bu çalışmayla mitolojik bir varlık olan ejderhanın klasik edebiyattaki yansımaları ve Nef’î’nin karakter özellikleri ile şiirleri arasındaki bağlantı ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Dragon is called in Persian ejder, ejdha, and ejderha, and in Arabic tinnin and soban (huge serpent). A dragon is a crocodile-like mythical creature that has a horse-like face and two wings, is capable of breathing fire and believed to be the guardian of underground treasures. The word dragon comes from Pahlavi word aji/aj (snake or serpent) and has the same origin as Aj-i Dahhak (snake of Dahaka). This creature is called universe by Turks.
In his work entitled Nuzhat al-Qulūb (“Pleasure of the Hearts”), Hamdullâh Mustafa-i-Qazwinî tells that this creature was first a snake which turns into a dragon as it gets to the age of 100 years. He further states that the dragon keeps getting bigger until the animals on the land are terrified of it, whereupon the creator throws it into the sea. The dragon causes damage in the sea too and is thrown by God into the land of Ye'cuc and Me'cuc (referred to as Gog and Magog in the Hebrew Bible) to feed them.
The dragon motif is frequently used in architecture for its features such as fertility, protectionism, and power, while it is often used in literature for its frightening features. Nef’î, one the sharp-tongued poets of classical poetry, often used this mythological creature in his ghazals (odes) due to its extraordinary and scary features and particularly the influence of its character.
Nef’î, who lived in the 17th century and is known as the poet of qaṣīdah, used the words ejder thirteen times, ejderha seven times, and ejdehâ once in his Turkish divan. Among these uses, sixteen were detected in the qasîdah section and five in the ghazal section. In these sections, Nef’î touched on the features of dragons protecting treasures, breathing fire, flying, and being curled up. There are also analogies with reference to the dragon-shaped fountain faucets in architecture and to dragon-shaped field guns. The dragon metaphor is used to depict the beauty of the lover in ghazals.
This study aims to explore the association between the representations of the mythological creature dragon in classical literature and Nef’î's personality traits and poetry.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar (Diğer), Osmanlı Sahası Klasik Türk Edebiyatı |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 10 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 22 Mart 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 2025 Sayı: 49 |