Kırsal alanlarda yerli nüfusun azalması ve gençlerin tarım ve hayvancılıkla ilgilenmemesi nedeniyle çobanlık mesleğinde ciddi bir istihdam açığı oluşmuştur. Afgan ve Suriyeli göçmenler bu boşluğu doldurarak hayvancılık sektörünün sürdürülebilirliğine katkı sağlamaktadır. Günümüz şartlarında Türkiye’deki hayvancılığın devamı büyük ölçüde bu göçmen iş gücünün varlığına bağlıdır. Kırsal bölgelerde yerli nüfusun hayvancılıktan uzaklaşmasıyla birlikte çobanlık mesleği, göçmenler için hem geçim kapısı hem de yer edinme aracı haline gelmiştir. Türkiye’de göçmen varlığı tarihsel olarak uzun bir geçmişe dayanmaktadır. Literatürde sıkça rastlanan 'göçmen çoban' olgusu, göçmenlerin ekonomik işlevlerinin ötesinde, kırsal toplumsal yapılarla kurdukları ilişkiler bağlamında da dikkat çekici bir analiz alanı sunmaktadır. Ancak bu noktada “mülteci çoban” kavramını farklı bir perspektiften ele almak gerekmektedir. Yatılı olarak çalışan mülteci çobanların işverenle kurdukları ilişki salt bir emek sözleşmesinin ötesine geçerek gündelik yaşam pratikleriyle iç içe geçmiş çok katmanlı bir toplumsal bağa dönüşmektedir. Bu bireyler yalnızca iş gücü arayışını karşılayan çobanlar olarak değil çalıştıkları hane içerisinde aidiyet duygusu geliştiren ve ev içi ilişkilerin bir parçası hâline gelen aktörler olarak konumlanmaktadır. Bu durum onların kırsal mekândaki yerlerini ekonomik üretim, toplumsal aidiyet ve mekânsal bütünleşme eksenlerinde yeniden düşünmeyi gerekli kılmaktadır.
The significant labor shortage in the shepherd profession is attributed to the decline in the local population in rural areas and the lack of interest among the young generation in agriculture and animal husbandry. The continuation of animal husbandry in Turkey largely depends on the presence of this migrant labor force under current conditions. Shepherding has become both a source of livelihood and a means of social integration for many migrants as the local population distances itself from livestock farming. The frequently encountered phenomenon of the “refugee shepherd” in the literature provides a compelling field of analysis not only in terms of migrants’ economic roles but also in the context of the social relations they establish within rural communities. The relationship between live-in refugee shepherds and their employers often transcends a mere labor contract evolving into a deeply embedded, multilayered social bond shaped by shared everyday life practices. These individuals are not merely fulfilling a labor demand; they are also forming a sense of belonging within the household, becoming integral actors in domestic social dynamics. This situation calls for a reconsideration of their place in rural space through the lenses of economic production, social belonging, and spatial integration.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Migration Sociology |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2025 |
Submission Date | May 21, 2025 |
Acceptance Date | June 17, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 10 Issue: 1 |