Neo-Zamanlar: Bugünü Anla(t)mada “Yeni” Arayışlar
Makale Son Gönderim Tarihi: 15 Eylül 2025
Sayı Editörleri: Döndü ŞAHİN, İlker TEPE, Derya AVCI DURSUN
Hem feodalizm, kapitalizm ve liberalizm gibi farklı ideolojiler ve ekonomik-politik modeller hem de küreselleşme ve ulus-devlet arasındaki tarihsel birlikteliklerin ve çatışmaların yeniden biçimlendiği bir dönemde yaşıyoruz. Bu “yeni” dönemle birlikte “Tarih’in hükmü” olarak sunulan liberal demokrasiyle ona eşlik eden hümanist söylemin uzunca bir süredir devam eden krizi, artık yaşamın her alanında duyuluyor. İçinde bulunduğumuz bu dönüşüm momentini anla(t)maya çalışırken, farklı yönelimler ortak bir deneyimde kesişiyor: aşina olduğumuzun yıkımı ve bunun bizde yarattığı tekinsizlik hissi. Bu his, bizleri sadece “yeni” olana değil, zamanın kendisine de yönelmeye zorluyor. Tam da bağlamda bu günümüz anlatılarında sıklıkla bir gösterenle karşılaşıyoruz: “neo-”.
Elbette “neo-”, düşünce sahnesinde ilk kez bugün yer almıyor. Fakat bugün her yere sirayet eden tekinsizlik hissi, “yeni” olanın basit bir değişim olmadığını bizlere hatırlatırken; “neo-” da, adeta “neo-zamanlar” olarak soluduğumuz bugünde “zamanın dalgalı ve çalkantılı doğasına uygun biçimde dönüşüm geçiriyor. İşte “neo-”nun bu dönüşüm momenti, düşünümsel düzlemde bizleri yeni anlam katmanlarına yöneltirken, düşüncede de radikal ve zorunlu bir “yeni”nin gerekliliğini belirginleştiriyor. Bu katmanlar, “neo-”yu yalnızca geçmişin revize edilmiş bir uzantısı olarak değil, doğrudan bugünün krizlerinden türeyen özgün bir düşünsel üretim biçimi olarak kavramayı zorunlu kılarken düşünceyi de bir eşikte bırakıyor. Bu eşikte düşünce, aşina olanın yıkıldığı bugünü anla(t)ma arayışına yöneldiğinde, zamanımıza eklemlenen bu “yeni” “neo”nun nasıl kavramsallaştırılacağı sorusu da ertelenemez bir tartışma alanı olarak beliriyor. Bu bağlamda, “neo-”nun sürekliliğe dayalı naif bir varsayımın ya da evrimci ve organikçi bir ilerleme anlayışının bir yansıması mı olduğu, yoksa geçmişin hayaletimsi biçimde geri döndüğü, toplumsal bağların çözülmeye yüz tuttuğu ve deneyimin yeni biçimlerde yeniden şekillendiği bir süreksizlik alanına mı işaret ettiği yönündeki tartışmalar, düşünsel bir sorgulama zemini açmaktadır.
Bu sorgulama zemininde, özellikle yeni tabiiyet (vassalage) ilişkilerine odaklanan yaklaşımlardaki “neo-”nun bazı kullanımları, egemenliğin geçirdiği dönüşümü görünür kılmaktadır. Bu dönüşüme paralel olarak, devletler-üstü yapıların zayıflaması, “karizmatik” iktidar biçimlerinin yükselişi, artan göçmen ve mülteci hareketliliğiyle birlikte gelişen post hoc söylemler ve giderek yoğunlaşan ırkçılık, yalnızca hukuk ya da siyaset alanını değil, felsefeyi, sosyolojiyi, coğrafyayı, tarihi, sanatı ve diğer sosyal ve beşeri bilimleri de alışıldık çerçevelerin dışına itmektedir. Tüm bu gelişmeler, yalnızca yeni teorik pozisyonların ortaya çıkışını değil, aynı zamanda bu hissiyatı anlamlandırmaya yönelik radikal anlatı biçimlerine duyulan ihtiyacın da gün geçtikçe daha belirgin hale gelmesine işaret etmektedir.
Geçmişin figürlerinin dahi şimdiye musallat olduğu, zamanlar arasında bir müzakere gibi beliren bugünde yurttaşlık ve kurumsal aidiyetlerin çözülüşü, beraberinde getirdiği “yeni” arayışları ve ortaklıkları gündeme taşır. Bu bağlamda, içinde bulunduğumuz dönemi yalnızca “yeni” ilan etmek yeterli değildir, asıl mesele “neo-”yu zapt edilmeye çalışıldığı anlam katmanlarından kurtarıp, bugün beliren yeni anlam katmanlarıyla birlikte düşünmektir. Tam da bu noktada, aşina olmadığımız türden bağlılık biçimleri, beklenmedik dayanışma formları ve bir arada düşünmekte zorlandığımız kuşaklar ile toplumsal güç odakları arasındaki yakınlaşmalar, bu dönüşümün başlıca işaretleri arasında yer alır. Böylece günümüzün anlatısında sıklıkla başvurulan “neo-”, aslında sandığımızdan çok daha az aşina olduğumuz bir dönüşümün adı olarak düşünceyi ve anlatıyı yeni bir sorgulama alanına yöneltir.
İşte bu çerçevede, bugünü anla(t)ma arayışlarında, tarihin farklı sahnelerinden tanıdık bir ön ek olan “neo-”nun geçmişteki sabit ve tanıdık formlarından uzaklaşarak zamanımızın bir ifadesi haline gelişini; bugüne özgü biçimlenişini, üstlendiği işlevleri ve “neo-”lu anlatılar aracılığıyla ortaya çıkan anlam imkânlarını birlikte düşünmeyi; bu “neo”nun bizlere düşündürdüklerini, önceki “neo-”ların ortaya çıktığı tarihsel bağlamlarla birlikte tartışmaya açmayı ve böylece yeni bir karşılaşma alanı kurmayı amaçlıyor ve sizleri de bu çağrının bir parçası olmaya davet ediyoruz.
Konu Önerileri
“Neo”nun Anlatısal İşlevi: Temsil, Kopuş, Tekrar
Klasik “-izm”lerin “Neo-”laşma Dinamikleri
Felsefenin “Neo” Halleri: Dönüşen Kavramlar, Yeniden Kurulan Felsefeler
Bilimin “Neo” Halleri: Yöntemden Yaşama Güncel Tartışmalar
Sanatın “Neo” Halleri: Biçim, Anlatı ve Estetik Yeniden Üretimler
Hukukun “Neo” Halleri: Yerellik - Evrensellik Geriliminde Yeni Özgürlükler, Yeni Sınırlılıklar, Yeni Sözleşmeler
Ekrana Yansıyan “Neo”: Yeni Üretim, Dağıtım ve Tüketim Pratikleri
Neo-Animizm: Doğayı Yeniden Düşünmek
Yeni Siyasal: Neo-Otoriter, Neo-Feodal, Neo-Liberal, Neo-Teknokratik
Neo-Küreselleşme: Teknoloji, Dijitalleşme, Akışkanlık
Emeğin ve İşin “Neo” Halleri: Ev ve İşyeri Arasında Değişen Sınırlar
Neo-Reaksiyoner Hareketler, Yeni Düşmanlıklar
Türkiye’yi Anla(t)mada “Neo” Yönelimler: Neo-Kemalizm, Neo-Sekülerlik ve Neo-Muhafazakârlık
Yeni Toplumsal Hareketler: Yeni Yol Arayışları, Yeni Yoldaşlıklar, Yeni ‘Biz’ler
Yeni Yakınlıklar: Biten Aşklar, Yeni Cinsellikler
Cinsiyetin, Bedenin, Kimliğin “Neo” Halleri
Yeni Spiritüel Arayışlar: Kıyametvari Anlatılarla Gelen Uyanış
Yapay Zekâ Çağında Neo-Hümanizm
Neo-Zamanlarda Duygular